Bu uzmana kulak verin: "Çocuklar sıkılmalı"
- Halime Sürek Kahveci
- 15 Haz 2016
- 2 dakikada okunur
Bazı dönemler -karne günleri ya da yaz tatili gibi- anne babalar için, hele de çocuğu okula gidenler için aynı şeyleri tekrar tekrar duymak anlamına geliyor.

"Şunu yapın, bunu yapmayın! Öyle olmazsa, böyle olur!" diye başlayan "Aman sakın ha!"ya kadar uzanan uzman görüşlerini dinlemek mesela, en hafifinden "yorucu" oluyor. Ama bazıları var ki; sizi farklı bir yöne bakmaya yöneltiyor. Yaz tatili önerisi olarak "Bırakın çocuklarınız sıkılsın ve hayal kursun" diyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu gibi.

Zahmacıoğlu, okulların tatil olduğu bu dönemin çocukların aileleri tarafından yeni bir koşuşturma içine çekilmesine vurgu yapıyor ve sanılanın aksine bu koşuşturmanın verimsiz olduğunu belirtiyor: "Verimli bir dinlenme süreci için bırakın çocuklarınız tatilin tadını çıkartsın" diye de ekliyor.
Çocuklara verilebilecek en güzel hediyenin biraz “boş vakit” olduğunu belirten Zahmacıoğlu, çocukların sıkılması gerektiğini söylüyor:
"Tatilde çocuklar biraz sıkılmalılar! Hayır, ironi yapmıyorum. Artık çocukların boş ve aylak zamanları olmuyor maalesef. Tablet, playstation oynamak buna dahil değil. Sıkılmak deyince, etrafı hatta tavanı seyretmeyi, biraz oflayıp puflamayı, düşüncelere dalmayı, yaşadığımız acı tatlı olayları hatırlamayı, bazen uyuklamayı kastediyorum. Boş zamanları öcüleştirdik. Oysa tam da o zamanlar hayaller kurarız, yapacaklarımızı tasarımlandırırız, bir şeylere öykünürüz, etrafı gözleriz. 'Bir şey' yapmaya programlandı herkes. Geri kalan kısımları her aile biliyor artık. En yoksul semtlerde bile belediyelerin düzenlediği yaz etkinlikleri, enstrüman kursları oluyor. Sporla, müzikle, resimle haşır neşir oluyor artık günümüz çocukları. Bunlar iyi şeyler elbette. Ben arta kalan zamanlardan bahsediyorum. Yani; bütün günü tıkış tıkış doldurmak mümkün değil, lazım değil, yararlı da değil. Çocuklarımızın elinden hayal kurmalarını sağlayacak vakitlerini de almaya başladık. Bırakın bunu yapsınlar.”
İYİ KARNE-KÖTÜ KARNE UÇURUMU OLMAMALI
Karne süreci hakkında da velilere önemli uyarılarda bulunan Zahmacıoğlu, anne ve babalara verilecek en önemli tavsiyenin “soğukkanlı olmak” olduğunu belirtiyor ve “İyi karne/kötü karne arasında kapanması zor uçurumlar olmamalı. Hayatı üretken ve huzurlu geçirmenin bir formülü olmadığını, okul başarısı veya başarısızlığının değişkenlerden sadece birisi olduğunu unutmamalıdır” diyor.
KARNE ÇOCUĞU DEĞİL, BÜYÜĞÜ İLGİLENDİRİR
İyi karne getiren çocuklara ebeveynler nasıl davranmalıdır? Teşvik ve ödül sınırı nasıl olmalıdır? Bu sorular hakkındaki görüşlerini merak ediyorsanız Zahmacıoğlu, cevap olarak şunları söylüyor:
"İyi karne, başarılı olunduğuna dair somut bir kanıttır. Sevinilmesi doğal, kutlanması adettendir. Fakat başarılı olmak, günümüzde, her zamankinden daha fazla 'yırtmak' anlamına gelmeye başlamışsa, sevincimizi yaşadıktan sonra oturup biraz düşünmeliyiz. Toplumun 'başarı' saydığı kriterler nelerdir, ne kadarı çocuğun bireysel özelliklerine uygundur? İyi karneler alarak ulaşma hayali kurduğumuz meslekleri gerçekten seviyor muyuz? Bir de şu gerçekle artık yüzleşmeli; karne en nihayetinde çocuklardan çok büyükleri ilgilendiren bir nesnedir. Çocuklar karneyi biz önemsediğimiz için önemserler. Çocuğun iyi karne/kötü karne getirdiğindeki, tek değilse bile, temel duygulanımı anne babasının sevinmesi/üzülmesidir. Karne almış çocuklara yanaşıp biraz sohbet ederseniz bunu net görürsünüz."
KARNE STRESİ NELERE YOL AÇIYOR?
Karne stresini yaşamamak mümkün değildir En büyük tehlike, kötü karne eşittir kötü yaşam algısı. Durumun pek de öyle olmadığını biz büyüklerin çoğu bilir. Bizim yaşayarak öğrendiğimiz bu kıymetli bilgiyi, karnesi zayıf gelmiş çocuklara da bir miktar aktarabilmemiz önemli.
Karamsarlık, özgüven yitimi ve kaygı en sık rastladığımız olumsuz duygulanımlar.
Öte yandan; notları zayıf olduğu için bir çocuğun hüzünlü olmasında şaşılacak bir şey yok. Bu hüznü de bastırmaya çalışmamalıyız. Zararlı olan hüzünlenmek değil, başarısızlık algısının tortulaşıp kişilik yapılanmasının bir parçası haline gelmesidir.
Comentarios