"Çok çekmiş" bir öğrenciden tavsiyeler
- Halime Sürek Kahveci
- 2 May 2016
- 2 dakikada okunur
Okullar açıldığında “Ödevlerinizden hem okulun gönderdiği mailler hem de veli WhatsApp grupları sayesinde haberdar oluyorum. E yani, ona göre!” minvalinde bir konuşma yaptım.

Bugünlerde iş dönüp dolaşıyor ödevlere geliyor yine. İçimde her an isyan çıkarmaya hazır bir ‘ödev canavarı’ varmış gibi hissediyorum. Kerem (beşinci sınıfta) ile geçen yıl yaptığımız ‘ödev taahhütnamesi’ne uyuyorum elbette ama yine de arada -kendimce kurnaz yöntemler bularak- ödevi olup olmadığını soruyorum. O da külyutmaz bir ifade takınıp “Merak etme anne her şey kontrolüm altında!” diyor. Sanırsın Sherlock Holmes, yardımcısı Dr. Watson’a çözdüğü karmakarışık polisiye bir vakayı anlatırken “Çok basit Sevgili Watson!” diyor. Bizdeki görüntü o! Ben böyle zamanlarda derin bir nefes alıp bir adım geri çekiliyorum. Elvan’a (ikiye gidiyor) gelince, onun ödevler konusunda daha sık yardıma ihtiyacı oluyor. O nedenle işlerin nasıl gittiğini daha yakından takip edebiliyorum. Bu arada, ödevlere karışmıyorum demek “Amaaan yapsalar da olur, yapmasalar da” dediğim anlamına gelmiyor elbette.
Çocuğu kendine bırakın
Kerem bir iki kez Almanca ödevini unuttu, Elvan götürmesi gereken ders materyallerini. Biri ödev telaşından doğru düzgün teneffüse çıkamamış, diğeri çalışmasını eksik yapmış. Benim “Ona göre!” dediğim kısım da bu, sorumluluklarını yapmayınca karşılarına çıkan ‘tablo’. Sanırım gereken dersi çıkardı ikisi de. Benim çıkardığım dersler de bir arkadaşımla yaptığım sohbetten. Arkadaşımın çocuğu yok ama uyarıları, önerileri kendi tecrübelerinden geldiği için çok kıymetli:
“Ortaokulda metal müzik dinlerken çizdiğim bir albüm kapağı nedeniyle öğretmen annemi okula çağırıp ‘Oğlunuz tuhaf resimler çiziyor. Bunlar zararlı!’ demiş. Sonra müdür beni odasına çağırdı. Bu tür resimler yapmamamı söylediler. Zararlı diye. Oysa ben resim yapmayı, ince ince çizmeyi, boyamayı seviyordum. Lisede fizik defterime ünlü fizikçilerin portre resimlerini de çiziyordum. Öğretmen bunu görünce defterimi aldı ve tüm o sayfaları yırtarak ‘Bu fizik defteri, resim değil’ dedi. O güne kadar çok iyi olan fizik dersim kötüye gitti, dersten soğudum çünkü. Halbuki kimse bize ‘Defterinize resim çizmeyeceksiniz’ de dememişti. Çok keyfi bir tutum var. Tüm eğitim hayatım boyunca annem-babam beni hep destekledi. Fakat şöyle bir durum da sözkonusu: Ben tam ders çalışmaya giderken annem ‘Oğlum dersin yok mu? Git çalış!’ deyince vazgeçiyordum. Aslında derslerim de iyiydi. Sanırım onlar beni ortada dolanırken görünce ders çalışmam gerektiğini düşünüyorlardı. Ben de onların bana güvenmediğini galiba. Bu nedenle çocuğu biraz, hatta çokça kendine bırakmak gerekiyor bence.”
Arkadaşımın ‘içindeki çocuk’ anne babalara ne güzel uyarılarda bulunuyor, değil mi? Kendisi de ‘çok çekmiş’ çünkü. Bu arada, bu arkadaşım Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tasarım okudu hem de birincilikle mezun oldu. Hayatını da resim yaparak ve fotoğraf çekerek kazanıyor...
Comments