Klasik pazar telaşı
- Halime Sürek Kahveci
- 18 Mar 2016
- 2 dakikada okunur
Koltuktan kalktığımda aklım hala televizyon kanalından geçen altyazıdaydı. Önce Hakan saniyeler içinde değişen yüzüyle “Ankara’da patlama olmuş” dedi. Ardından başımı televizyon ekranına çevirdim.
Akan yazıların yükü, arka arkaya gelen harflerin biriktirdiğinden çok daha ağırdı. Tam o sırada Elvan seslendi odasından: “Anne, saçımı kurutmayacak mısın?” Kurutmayacak mıyım?
Kurutacağım. Ama Ankara. Bomba. Otobüs. Durak. Bekleyen yolcular. Patlama... “Geliyorum” dedim. Bedenim gitti, aklım koltukta oturdu kaldı. Kızımın saçlarını kuruturken Kerem geldi. Kocaman gözlerle az sonra ağzından çıkacak kelimelerin yabancılığından olsa gerek biraz acemice “Anne korkunç bir şey olmuş” dedi. Gözlerimle “Ne?” diye sordum. “Ankara’da patlama olmuş. Çok sayıda ölü ve yaralı varmış!” Ders yaptığı odasından çıkıp beyaz kağıt almak üzere girdiği salonda iki saniyede maruz kaldığı şiddet bu! Yüküm onlarca kat artıyor. “Evet duydum az önce. Çok korkunç ve üzücü. Senin de üzüldüğünü görüyorum. Birazdan konuşuruz ama lütfen salonda kimse yoksa televizyonu kapat” dedim. “O kanalı izlemeyeceğim zaten, başka kanal açarım” dedi. “Yok” dedim, “Televizyonu kapat!”. Ertesi gün, okullarında yapılacak gezinin iptal duyurusu geldi. “Terör olayları yüzündenmiş” dedi. “Evet anladım” diye cevap verdim.
Pazar günlerini severim ben. Kendi çocukluğumu hatırlatan bir rutini vardır; muhakkak banyo ile biter. Ama geçen pazar, oğlunu koklayıp öpen babaların fotoğraflarını gördükçe, bir yakınının ardından feryat edenleri duydukça, en iyi okullarda okumak için canını dişine takan, dünyayı güzelleştirmeye çalışan gencecik çocukların gözlerine baktıkça... “Yok artık, sevmiyorum pazar günlerini!” dedim. Ama bu ağır, hantal ruh halini de sevmiyorum, harekete geçmekten alıkoyuyor insanı. Oysa Stefan Zweig’in dediği gibi “Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi.” Yani “Barışı ben başlatıyorum” diyenler bir araya gelmeli...

Kerem ile henüz konuşmadım. Ama bugün okuldan geldiklerinde dilimin döndüğünce konuşacağım. Bazen “kötü” insanların olabileceğini ve onların zarar verici eylemler yapabileceğini ama “iyi” insanların her zaman, her yerde olduğunu ve bizim dünyayı sevgi ve güven içinde tutabileceğimizi, bunun için çalışacağımızı anlatacağım. Küçük kız da bizi dinleyecek. Belki de barışı başlatan “ben”ler, çoğalacak...
Comments